BU TAKIM DOSTA DÜŞMANA PARMAK ISIRTIYOR! Bedri Baykam
Türkiye şaşkınlık içinde; Fotomaç’a göre Fenerbahçe’nin oynadığı futbolu dünyalılar oynayamayacağına göre “uzaylılar oynuyor”. Yıllardır Fenerbahçe karşıtlarından biri olarak bilinen Erman Toroğlu’na göre “ Fenerbahçe Avrupa kalite standartlarında bir futbol oynuyor ve inşallah bu böyle devam eder çünkü seyretmek apayrı bir keyif!”. Sarı Lacivertli sevgili takımımızın genel oyununu ve ayrı ayrı futbolcularını öve öve bitiremiyor basın. Rakip takım taraftarları ise birbirleriyle yalnız kaldıklarında “bu mucize nasıl oldu?” diye şaşkın şaşkın birbirlerini soruyorlar… Fenerbahçe 14 maçtır galip. Konuda üst üste gelen bu zaferlerden daha çok oynanan oyun!
Ortada gerçekten şiir gibi bir futbol var… Şiir ya da yüksek sanat gibi. Göze bale kadar, harika bir Semih Saygıner bilardo vuruşu kadar güzel gelen bir akış. Paslaşmalar, teknik beceriler, verkaçlar, takımda neredeyse herkesin her şekilde attığı birbirinden etkileyici goller… Dzeko’nun liderliği, Tadic’in oyun kuruculuğu, Fred’in arı gibi ileri geri çalışkanlığı, İrfan Can’ın dehası, ve Syzmansky’nin neredyse Arda Güler’i aratmayan Samanyolu’ndan düşmüş büyük yıldız oyunu! Sarı lacivertli futbolcular, herhangi bir topu kaybettikten sonra sanki on saniye içinde geri kazanamazlarsa ömürlerinden on yıl gidecek gibi oynuyorlar! Daha nasıl anlatayım size sahada gösterdikleri “ispenç horozu” kararlılığı ve inadıyla gösterdikleri bitmez tükenmez mücadeleyi? Szymansky, gol atıyor, asist yapıyor, ardından stoper gibi ceza sahamıza giren forvetin ayağının altına dalıp, tereyağdan kıl çeker gibi gol kurtarıyor! Rize maçının en sonu oynanırken, dört Fenerbahçeli aynı anda basıyorlar hasbelkader ayağında topla gezinen Rizeli oyuncuyu, neredeyse bu mesleği seçtiğine pişman ederek…
Hangisini anlatalım?
İSMAİL KARTAL’IN SABIRLI, KARARLI, SAKİN VE MÜTEVAZİ DURUŞUYLA GELEN BAŞARI
Başkanımız Ali Koç, bence, aslında hiçbirini anlatmayalım ister. Kendi kendimize nazar değdirmeyelim diye… Evet onca maç kazandık üst üste ama bunların önem kazanması için mutlu sona ulaşmak lazım. İstersen 19 maç kazan üst üste, şampiyonluk gelmedikten sonra hiçbir işe yaramaz. Mühim olan o uzun yolda hiçbir anda zafer sarhoşluğu yaşamamak, bunu aklına bile getirmemek.
İsmail Kartal, bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Takımın hiçbir şekilde “rakipleri küçük görme” hatasına düşmesine izin vermiyor. Sıra ile her renk gibi her maçı teker teker ele alıyor analiz ediyor ona göre oyununu, takımını, stratejisini hazırlıyor. Her maç kendi içinde bir başlangıç ve sonu ile ayrı bir dünya… Dünyanın en tehlikeli şeyi şımarmak ve Kartal buna kesinlikle izin vermiyor. Takım içinde arkadaşlığı, lise kankalığını hatta kardeşliği öne çıkarmayı başarmış bile! Bir gol atıldığında yedekler sahadakilerden daha çok seviniyorlar! Tribünler, mest olmuş şekilde her golde mutluluğa alışmadan birbirini sarılmaktan bıkmadan kenetleniyorlar… Kartal’ın elinde 26 futbolcu varsa, her birini ayrı ayrı hazır tutmak için akıl almaz bir enerji harcıyor ve hedefine ulaşıyor.
BAZI İNSANLAR CİDDİ MAHCUBİYETLER YAŞIYORLAR MI?
Geçen yıl yüzer gezer bir form durumları olan Osayi, Mert Hakan bu sene çok daha verimliler. Tekrar İrfan Can Kahveci’ye gelince… Gerçeği söyliyeyim: Bu kadar yetenekli bir futbol virtüozu gerçekten zor bulunur. Aklıma ilk gelen benzerleri, geçmişten bugüne Fuat Saner, Yusuf Tunaoğlu, Oğuz Çetin, Metin Tümer, Sergen Yalçın… ICK işte o en yüksek seviyelerin topçusu. Sene başında en saçma sapan homurdanmalar yükselirken, ben neler dediğimi onu nasıl savunduğumu biliyorum. Merak ediyorum şimdi çok mu mahcuplar, onu avuçları patlayıncaya kadar alkışlarken?
Ne kadar olağan dışı bir sezon başlangıcı yaşadık değil mi? Her fırsatı kullanarak olağanüstü kongreler için düğmeleri basarak, spor salonlarında olay çıkarmaya çalışarak, ne kadar efor harcayanlar oldu. Artık sayfayı çevirelim. Umarım onlar da pişmandır, mahcuptur ve pek yakında bu heyecanların seline kendilerini kaptırırlar.
ALİ KOÇ’UN FENERBAHÇESİ’NİN ÇİZGİSİ, ŞAMPİYONLUKLARDAN DAHA ÖNEMLİ!
Ve bunun da ötesinde, Fenerbahçemizi çekemeyen ve yeraltı çeteleri gibi organize olan habis gruplar ve onların maşalarına karşı tüm camia ile beraber mücadeleye umarım yakın zamanda nihayet girişirler. Hani “ofsaytımsı, golümsü” yorumlara meraklı VARLAR VE YOKLAR var ya… Hani verilmeyen penaltıların, sayılmayan gollerin hikayeleri var ya… İşte onlarla mücadeleye başlayacakları günü bekliyorum. Haksız mıyım? Siz de beklemiyor musunuz? Sevgi kanıt gerektirir…
İşte eski Fenerbahçe düşmanı olarak bilinenlerin bile gördüklerine yaşadıklarına inanamadan nasıl değiştiklerini gördüğümüz şu günlerde, çok mu şey istiyorum sizce?
Umarım 2024’de yalnız şampiyonluklar değil, buna benzer değişimler de yaşayacağız.. Artık hakkımız olduğuna inananlardanım. Artık kupasız değiliz, bu yıl Haziran’da kazandığımız Türkiye Kupası, hepimiz için çok değerli. Artık sıra Ligde ve Konferans Kupası’nda. Ben başından beri Ali Koç’un Başkanlığına inandım, destek verdim. Armamızı ona teslim etme kararımı hiçbir zaman sorgulamadım. Tabii ki efsane Aziz Başkan’ın emeklerini, büyüklüğünü, hiçbir zaman kimse sorgulayamaz. Onun da Cumhuriyet ve Atatürk değerlerine bağlılığı tartışılmaz. FETÖ ile tarihe geçen mücadelesi asla unutulmaz. Ancak bir kan değişikliği gereğine inanıyordum. Bazı rotaların doğruluğu, inanın kimi Şampiyonluk adetlerinden çok daha önemlidir. Ben Fenerbahçe’nin ödünsüz Atatürkçülüğü ile, cumhuriyetçiliğiyle, demokratlığıyla gurur duyuyorum. Başkan’a ve yönetime de teşekkür ediyorum, kuruluşundan bugüne kadar süren bu çizgiyi geliştirerek sürdürdükleri için. İnanın “Atatürk Stadyumu” veya “He for She” kampanyası gibi kararlar, herhalde uzun vadede Fenerbahçe için şu anda oynadığımız muhteşem futboldan bile daha önemli…
60 yılı aşkın bir süredir, Fenerbahçe’yi seyrediyorum. Molnar’ın, Didi’nin, Löw’ün, Denizli’nin, Zico’nun Fenerbahçeleri en çok aklımda kalanlar olmuştu bugüne kadar. İtiraf etmem lazım ki, bu yıl üç aydır seyrettiğim Kartal’ın Fenerbahçesi, galiba hepsinden daha iyi. Tek üzüntüm ise bu futbol festivalini, beni iki yaşında bu renkleri aşık eden insanın yani babam Dr. Suphi Baykam’ın ve geçen seneye kadar her maçımızda benden bile çok heyecanlanan anneciğimin seyredememiş olması… Umuyorum bu harika başlayan hikayenin sonu bugünden bile daha güzel olur.